top of page
Öne Çıkan Yazılar

Anlam Denizinde: The Deluge Ark(ive)

* Andrew Harper tarafından, Tazmanya'da yayımlanan Mercury gazetesinin haftasonu dergisi için kaleme alınan ve Nigel Helyer'in benim de minyatürlerimle katıldığım sergisini konu eden yazının pdf'sine buradan ulaşılabilir.

İnsanlar her daim hikâyeler anlatagelmişlerdir. Bu hikâyelerin günümüze kadar gelen en müthiş örnekleri mitoloji ve din konulu olanlardır. Dünyayı anlamlandırmaya hizmet eden bu hikâyeler, nesilden nesile aktarılan sözlü kayıtlardır. Bunlar, yaratılış, kıyamet, başlangıç ve son, arınma ve yenilenme konulu hikâyelerdir.

Nigel Helyer bu büyük anlatıları ele almaktan çekinmeyen bir sanatçıdır. Burada, The Deluge Ark(ive)’da da, insanlık tarihinin en önemli başat ve evrensel anlatılarından olan büyük tufanı mercek altına alır.

Helyer’i tarif etmek hiç de kolay değildir. Heykel yaptığı doğrudur, ancak ses de onun işlerinin temel unsurlarındandır. The Deluge Ark(ive)’da heykel ve sesin yanı sıra, kişisel mitoloji ile büyük tufan anlatıları bir araya getirilir. Sergide, deniz yolculuklarına dair, tatlı sesiyle denizcileri cezbederek felakete sürükleyen sirenlerin ve okyanusun en derin yerlerinde gizlenen devasa deniz canavarının hikâyeleri gibi başka kadim anlatılara da yer verilir.

Helyer’in heykelleri büyük boyutlu ve ustaca yapılmış heykeller. Sanatçı, Homeros’un Odysseia’sında denizcilerin sirenlerle karşılaşmalarında onların tuzağına düşmemek için kulaklarını balmumuyla tıkadıkları önemli sahneyi anıştırmak için balmumu kulaklarla bezeli küreklerden oluşan bir heykel yapmış. Balık ağlarının içine yerleştirdiği gemi hem Nuh’un gemisini anıştırıyor, hem de bilinen en eski ve büyük edebiyat eseri olan Gılgamış’ı. Söz konusu ses heykeli ile ilk günah ve arınma kavramları irdelenir, ama aynı zamanda bu kavramlar ile gemide korunan yaşam ve okyanustaki canlı türlerinin zengin çeşitliliği arasındaki karşıtlık üzerinden bir denge de kurulur.

Bu sergide heykelden fazlasını görmekteyiz. İkinci galeri mekânında Helyer ile Türk sanatçı Öykü Özer arasındaki iş birliğinin sonucu olan, son derece detaylı bir dizi illüstrasyonla karşılaşırız. Bu işler sergiye düşülen birer dipnot değil, yelken ve kayıkların da aralarında bulunduğu diğer işler gibi serginin ana elemanları. Sergide bulunan tüm işler, birbirleriyle bağlantılı ve hep beraber ortaya hayli tatminkâr bir sonuç çıkarıyorlar.

Helyer’in en başarılı olduğu nokta, kapsamlı ve girift temaları erişilebilir ve merak uyandırıcı kılması. Buradaki fikirlere ulaşmanın yegâne koşulu, Helyer’in mitolojisinin ilkel doğasının farkına varmak. Eğer tarihin, buzulların eridiği ve dünyanın sular altında kaldığı dönemine dair kolektif bellek diye bir şey gerçekten varsa, işte o bellek burada oldukça güçlü bir şekilde işletiliyor.

Ne var ki, bu sergi sadece uzak bir geçmişe alakalı değil elbette. Aynı zamanda günümüzü de konu ediyor zira buzullar tekrar eriyor ve sular yeniden yükselecek.

Helyer’in işleri, en iyi sanat için hep geçerli olduğu üzere, bize oyun oynuyor: Bize anlatılan hikâyenin kurmaca olduğunu sanıyoruz, fakat aslında bu hikâye bugünü anlatıyor. Katman katman, iç içe geçen fikirlerle örülmüş olan bu sergi mutlaka görülmeli.

Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Yeni Yazılar
Etiketler
Henüz etiket yok.
Beni Takip Edin
  • Instagram Social Icon
  • Facebook Classic
  • YouTube Social  Icon
bottom of page