top of page
Öne Çıkan Yazılar

Minyatür ve Cagdas Resim Sanatı

* 1982 yılında ressam Güler Haşimoğlu tarafından kaleme alınarak Sanat Dünyamız dergisinde yayımlanan aşağıdaki yazının künyesi şöyledir: Güler (Sonakin) Haşimoğlu, "Minyatür ve Çağdaş Resim Sanatı", Sanat Dünyamız, Y.9, s.24, İstanbul, 1982, s.21-24. Yazının pdf'sine buradan ulaşılabilir.

Güler Haşimoğlu - Sonbaharda Kestane Ağacı

Resimlerdeki Türk-İslâm minyatürlerinin etkisi belirgin olarak görülmeğe başlayınca, bazı şanatçı arkadaşlarım, minyatürün ölü bir sanat olduğunu, devrini asırlar önce kapadığını ve müzelerdeki yerini aldığını söylediler.


Minyatürden çağdaş resime bir çıkış olacağına inanmıyorlardı. Oysa minyatürün yani İslâm resim sanatının ve çağdaş resim sanatının çıkış noktalarına ve felsefelerine bir göz atarsak, bir takım yakınlıklar bulmamak olası değildir.


Türk - İslâm sanatçısını büyük ölçüde etkileyen İslâm felsefesi, İslâm dünya görüşü, sanatçıyı bu felsefeyle uyumlu bir sitilizasyona (Stilisation), bir soyutlamaya götürmemiş midir? Bu dünya görüşünü Suut Kemal Yetkin şöyle açıklıyor :


«Müslümanlar için her şey bir hayalden ibarettir ve gelip geçicidir. Başlangıçsız ve sonsuz olan tek bir Allah vardır. Bu dünyada insanlara düşen görev, MADDEYE İTİBAR ETMEMEK, ONDAN ARINMAĞA ÇALIŞMAKTIR.» (Sanat Dünyamız Sayı 7 Mayıs 76 11)


Güler Haşimoğlu - Çınarcık

İslâm resim sanatçısı, maddeden arınabilmek, maddenin önemsizliğini anlatmak için, bir stilizasyona, bir soyutlamaya gidiyor ve hacmi, perspektifi olmayan yüzeysel, çizgisel bir biçim dili yaratarak, yapıtlarında dünyanın gelip geçici ve herşeyin bir hayalden ibaret olduğu inancını yansıtıyor.


Paul Klee’nin 1922 BAUHAUS derslerinden alınan şu sözler İslâm minyatür sanatçısının üstün sezgisini, yaratıcı gücünü, yüzeysel, çizgisel bir biçim diline yönelmesinin nedenlerini açıklamağa yardımcı olabilir:


«Sanat görüneni yansıtmaz, görünür kılar. Grafik, özü gereği kolaylıkla soyutlamaya götürür. Çünki çizginin (gerçekten uzak) simgesel karakteri şema niteliği taşır ve masalsı yanı şaşmaz bir kesinlikle belirginleşir. Grafik ne denli arıksa, yani grafiğin temelinde yatan biçim öğelerine ne denli ağırlık verilmişse, görünen şeylerin gerçekçi bir gözle tasvirinden o ölçüde uzaklaşmış olur.» (Sanatta devrim. Nazan - Mazhar Ipşiroğlu)


Güler Haşimoğlu - Balık ve Deniz I

İslâm minyatür sanatçısı, yüzeysel resme geniş bir görüş açısı sağlamış, bir objeyi veya değişik objeleri ayni resmin uzayı içinde değişik yönlerden görebilmiştir.


Örneğin, bir masayı karşıdan ve üstten birlikte, bir insanın bir ayağını üstten bir ayağını tabanından veya bir kaç objenin herbirini ayrı yönlerden gösterebilmiştir.


Güler Haşimoğlu - Balık ve Deniz II

Işık gölgeye hiç gerek duymamış, temel renkleri doğadan bağımsız olarak özgürce kullanmıştır. Belirtmek istediği objenin boyutlarını büyütmüş veya küçültmüş, bir resimde bir karıncayla bir insan başını ayni büyüklükte çizmekten kaçınmamıştır. Böylece geniş bir anlatım özgürlüğü elde etmiş resimlerine hiciv, espiri ve felsefe katmıştır. Çağının diğer sanat verilerini de resimlerinde kullanmış; halı, kilim, çini desenlerini hat ve teship sanatını değişik yöntemlerle resmine alarak özgün bir estetik oluşturmuştur. Çoğu zaman resim çerçevenin dışına çıkarak sonsuzluğa yönelmiştir.


Bu soyutlamada dinsel yasakların etkili olması da doğaldır.


Gerçi çağdaş soyut sanat, çağdaş felsefeyle uyumlu olarak duyusal gerçeklikten kaçıp soyuta, varlığın özüne yöneliyor ve burada soyutlama bir öz arama çabasına dayanıyor, ama soyut sanatçılar da, örneğin Piet Mondrian, Kazimir Maleviç, Wassily Kandinsky, Paul Klee, evrenselliğe açılabilmek için doğaya bağlı olan dünya görüşlerinin yıkılması gerektiğine inanıyorlar ve soyutlamaya hacmi, perspektifi yıkarak üç boyutlu maddeselliği reddederek nesneleri birer yüzey biçimine getirmekle başlıyorlar.


Güler Haşimoğlu - Bir İstanbul Görüntüsü

Piet Mondrian bu konuda düşüncelerini şu sözlerle açıklıyor:


«Yeni biçim vermede (soyut biçim vermede) resim görünebilir olan ve doğal etkiye götüren maddesellikle kendini dile getirmez. Tersine yüzey içinde biçim vererek, kendini yüzeysel olarak ifade eder. Resim, üç boyutlu maddeselliği yüzeyselliğe indirmekle, salt bir biçimsel ilgiyi ifade etmiş olur.» (N. Uygur E. Husserl’de başkasının ben’i Problemi 1st. 1958 Piet Mondrian)


Gene Piet Mondrian, çağdaş resimde renk üzerine düşüncelerini şöyle belirtiyor:


«Doğada biçim ve renk özelliklerinin öznel duygular uyandırarak, salt realiteye gölge düşürdüğünü bulgulayıncaya değin çok zaman geçti.»


Ve salt realiteye varabilmek için, doğadaki biçim ve renklerden temel yönlere ve renklere (mavi, kırmızı, sarı) gidiyor. (Sanatta Devrim. Nazan, Mazhar İpşiroğlu)


Türk - İslâm ve İslâm minyatür sanatçısı da kendi dünya görünüşü, resimlerine bu uygulamalarla yansıtmamış mıdır?


Paul Klee, Wassily Kandinsky, Piet Mondrian, Matisse, Hans Hartung, Van Doesburg gibi sanatçıların İslâm minyatürlerine hayranlıklarını biliyoruz.


Sonuç olarak, Türk - İslâm ve İslâm minyatür sanatçısı, çağımızın soyut sanatçısına ışık tutabilen özgün bir soyutlama örneği vermiştir.


İşte ben bu nedenlerle klasik Türk - İslâm minyatürlerinden kaynaklanan, ulusal tad’lar içeren, bilinçli özgün bir yolun evrenselliğe ulaşabileceğine inanıyorum.


Benim henüz bir arayış içinde olan yapıtlarım böyle bir yolun başında sayılabilir mi, bilmiyorum, ama amacım böyle bir yol bulmak.


Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Yeni Yazılar
Etiketler
Henüz etiket yok.
Beni Takip Edin
  • Instagram Social Icon
  • Facebook Classic
  • YouTube Social  Icon
bottom of page