top of page
Öne Çıkan Yazılar

Minyatür

  • Ömer Faruk Atabek
  • 4 Ara 2017
  • 2 dakikada okunur

MİNYATÜR

Minyatür, Orta Asya kökenli kendine has özellikler ve güzellikler yaratan bir tasvir sanatımızdır. Bu sanat yapımına nakış, sanatçısına da nakkaş denildiği gibi yapımına tasvir ve yapıcısına da musavvir denildiği de görülmüştür.

Minyatür, kırmızı ile boyamak anlamında Latince “miniare”den gelir. Eski kitaplar “minium” yani kırmızı sülyenle boyandığı nedenle bir kitap sanatı olan bu resimler de “minyatür” adı ile tanınmıştır.

Minyatürün ilk öncülerinin Uygur Türkleri olduğunu görürürüz. Japonya ve Çin’de, Hindistan ve İran’da minyatürün tanınması ve gelişmesi Uygur nakkaşlarının oraya göç etmesi ile başlamıştır. Uygur bahşıları (katipleri), nakkaşları Moğol devrinde de hizmetini devam ettirmişler. Timurlular devletinde Herat şehri dünyanın en büyük minyatür merkezi olmuştur. İlk minyatür okulu da Bağdat’da Selçuklular tarafından açılmıştır. Bilinen en eski Osmanlı devri minyatürü Fatih Sultan Mehmet zamanından kalmadır. En ünlü minyatür de Nakkaş Sinan Bey’in yaptığı Fatih’in portresidir. Bu devir minyatürlerinde Batı etkisi görülür. Elbise kıvrımları, renklerde ton farkları gibi birçok özellikler vardır. Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığı döneminde insan tipleri, mimari yapılar, elbiseler daha değişik biçimde işlenmiş, değişik mekân ve renk içinde gösterilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında da en verimli ve en görkemli seviyeye çıkmıştır. Bu üstünlük 16. ve 17. asırlarda da devam etmiş, 18. asırda Levni kendi sanat ve renk anlayışı ile bir düzen kurmuştur. Bu asırdan sonra sultanların portre ve resimleri başka bir üslupla yapılmaya başlar ve yerlerini yağlıboya tablolar alır.

Minyatür çalışmalarının alt maddesi kâğıttır. Aherlenmiş ve mührelenmiş kâğıt üzerine yapıldığı gibi bazı çalışmalarda da zemin zamklı üstübeçle sıvanır veya altın varak yapıştırılır. Suya batırılan ince samur fırça ile desen çizilir; çizilen yerler mat kalır; böylece boyanacak yerler belirlenir. Renkler düz ve gözü yormayacak bir ahenk ve uyum içindedir. Minyatür bir belge niteliği taşıdığı için konu detayı ile aynen belirtilir; böylece minyatürlere bakarak tarihi bilgi elde etmek mümkündür. Resmin haram olduğu devirlerde müsamaha görmesi de bu nedenledir.

Minyatürde perspektif yoktur. Figürler birbirini kapatmaz; geride kalanlar yukarı doğru çizilerek ön ve arka oluşturulur. Kişilerin önemine göre orantı kurmak, manzara ve mimari yapılarda boy farkı yaratmamak, detayları bütünüyle göstermek, altın ve gümüş kullanmak başlıca özelliklerdir. Minyatür çalışmalarında boyalar; toprak, taş ve renkli mineraller destesenk diye adlandırılan el taşında ezilerek elde edilir. Türk minyatürleri umumiyetle ağırbaşlı, ciddi ve sadedir. Konularına göre; portre, tarihi olaylar, saray yaşantıları, atlı oyun ve av sahneleri, savaş sahneleri diye sınıflandırabiliriz.

Ömer Faruk Atabek

* Kaynak: C. Keskiner, F. Atabek, S. Elhan, İ. Beğendi. Geleneksel Türk Süsleme Sanatları (Tezhip, Minyatür, Ebru). Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı, 1998.

Comments


Daha sonra tekrar deneyin
Yayınlanan yazıları burada göreceksiniz.
Yeni Yazılar
Etiketler
Beni Takip Edin
  • Instagram Social Icon
  • Facebook Classic
  • YouTube Social  Icon

© 2017 Öykü Terzioğlu Özer. 

bottom of page